Psikososyal Gelişim Kuramı: Erik H. Erikson
- Cansel OK
- 6 Ara 2021
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Şub 2024

Erik H. Erikson 15 Haziran 1902’de Almanya’nın Frankfurt şehri yakınlarında doğmuştur. 12 Mayıs 1994’te vefat etmiştir.
İnsan kişiliğini gelişimini Psikososyal Gelişim Kuramı ile açıklamıştır.
Erik H. Erikson sanatçı, psikolog, psikanalist olarak bilinmektedir.
Erikson kişilik gelişiminde hem kalıtım hem çevrenin etkisi olduğunu belirtmektedir. Kişilik, katılımdan daha çok öğrenme ve deneyimden etkilendiğini savunmaktadır. Egonun gelişimi yaşam boyunca devam eder.
Birey için anatomi, tarih ve kültürün kuvvetli nedensel etkilerinden tamamen kurtulmanın mümkün olmadığını açıklamaktadır. Yani kişilik üzerinde kültürel, sosyal, biyoloji ve tarihi etkiler vardır.
Kişilik gelişiminin bir evresinde uyumsuzluk gösterirse bunu bir sonraki evrede değiştirme umudu olduğunu ifade etmektedir.
Özetle katılım ve çevrenin kişilik gelişiminde etkili olduğu aynı zamanda sosyal etkilerin katılıma göre daha etkili olduğunu ve kişisel tercihlerinde önemli olduğu bir kuramdır.
Sintonik (Uyumlu/Uyumsuz) ve Distonik (Yıkıcı/Olumsuz): Erikson’un kuramına göre hayatın her evresinde zıtlıklar bulunmaktadır. Örnek; bebeklik döneminde temel güven (sintotik bir yatkınlık) ve temel güvensizlik (distonik bir eğilim) arasında bir çatışma yaşanır. Sağlıklı bir gelişim için hem güven hem de güvensizlik yaşamak gerekmektedir. Sadece güven duymayı öğrenen bebek bir sonraki gelişim evresinde karşılaştığı gerçeklere karşı hazırlıklı olamayacaktır. Sadece güvensizlik yaşamayı öğrenen bir bebekte kuşkucu olur.
Erikson, kişilik gelişiminin yaşam süresince devam ettiğini açıklamaktadır. Ergenlik döneminin kritik önemi olduğunu ve bireyin kimlik arayışında yaşadığı çatışmalardan dolayı “kimlik krizi” kavramını vurgulamıştır.
Erikson, Oyun terapisi yöntemi duygusal problemler ve istismar yaşantıları olan çocukların kendilerini oyuncaklar aracılığıyla ifade etmelerine imkân vermesi ile tanı ve tedaviler için günümüzde önemli bir yöntem olarak kullanılmasını sağlamıştır.

Sekiz Yaşam Evresinde Kişilik Gelişimi
Bebeklik Dönemi (0-1 Yaş): Bu dönemde psikososyal krizi “temel güvene karşı güvensizliktir”. Bebekler, en önemli kişilerarası ilişki yaşadıkları birincil bakıcılarından (genellikle anne) düzenli olarak yiyecek sağladıklarını anlarsa temel güveni oluşmaya başlamaktadır. Annenin ritmik sesinin duymak veya heyecan verici bir görsele çerçeveye güvenmek de benzer anlamda temel güvene katkı sağlamaktadır.
Bebekler hem güven hem güvensizlik tutumunu da geliştirmeleri gerekmektedir. Çünkü çok fazla güven onları kolay kanan ve zayıf insan yaparken çok az güven ise hayal kırıklığı, öfke, düşmanlık, depresyon gibi durumlara yol açmaktadır. Bebeklerin ağrı, açlık veya rahatsızlık hissetmeleri de temel güvensizliğe yol açmaktadır. Dolayısıyla güven ve güvensizlik bebeklerin mutlaka yaşadıkları deneyimlerdir. Temel güvene karşı güvensizlik krizini başarıyla çözebilen bebeklerde ilk temel güç olarak umudu geliştirmektedirler. Yeterli düzeyde umut geliştiremeyen bebekler ilk temel patolojilerini geliştirerek dış dünyadan çekilirler.
Ego Gücü: Umut
Temel Patoloji: Vazgeçme/Çekilme
Erken Çocukluk Dönemi (2-3 Yaş): Bu dönemde psikososyal kriz “özerkliğe karşı kuşku ve utançtır”. Erken çocuklukta özerkliğin çok az gelişmesi durumunda sonraki evrelerde başka temel güçlerin eksik kalmasına neden olacaktır. Bu dönemdeki krizin çözülmesiyle bireyde irade gücü ve özgür iradenin temelini oluşturmaktadır. Çok fazla utanç veya kuşku deneyimleyen çocuklarda kompülsiyon ortaya çıkmaktadır.
Ego Gücü: İrade
Temel Patoloji: Zorlantı (Kompülsiyon)
Oyun Çağı Dönemi (3-5 Yaş): Bu dönemde psikososyal kriz “girişkenliğe karşı suçluluktur”. Çocuklar bu dönemde bir amaca yönelik oyun oynar, kazanır, rekabet eder. Aynı zamanda bu dönemde vicdan kavramı gelişir. Bu evrede suçluluk egemen olursa çocuk kompülsif şekilde ahlaki davranır ve aşırı derecede ketlenebilir.
Ego Gücü: Amaç
Temel Patoloji: Ketlenme
Okul Çağı Dönemi (6-12 Yaş): Bu dönemde psikososyal kriz “çalışkanlığa karşı aşağılık duygusudur”. Sosyal gelişim açısından önemli bir evredir. Çocuk çalışkanlık ile bir şeyle meşgul olma ve iş yapma isteği yer alır. İşe yönelik beceriler artar ve iş birliği kurallarını öğrenmelerini sağlayacak faaliyetlerde iyi şeyler yapmayı öğrendikçe çalışkanlık duygusu kazanır. Eğer çalışmalarının hedeflerini gerçekleştirmek için yetersiz kalırsa aşağılık duygusu geliştirir. Çalışkanlık ve aşağılık duygusu krizinden temel güç olarak yetkinlik/yeterlik doğmaktadır. Yeterlik geliştiremeyen çocuklar tembellik göstermektedirler.
Not: Aşırı çalışkan veya aşağılık duygusu geliştiren çocuklar vazgeçme veya önceki gelişim evresine gerileme yaşarlar.
Ego Gücü: Yeterlik
Temel Patoloji: Tembellik
Ergenlik Dönemi (12-18 Yaş): Bu dönemde psikososyal kriz “kimlik kazanmaya karşı kimlik karmaşasıdır”. Ergenler bu dönemde kim olmadıklarını ve kim olduklarını bulmaya çalışmaktadır. Ebeveyn veya akran grubunun değerlerinin reddetmeleri gerektiği için yaşanılan bu ikilem durum bireyde kimlik karmaşası artırır. Bu evrede çok fazla karmaşa yaşayanlar gelişimin erken evrelerine gerileme yaşayabilir. Sorumluluklarını erteleme gibi davranış gösterir. Bu evreyi denge içinde geçebilenler nasıl davranacaklarına, meslek seçiminde kararlılık gösterme gibi eylemlerde bulunur.
Not: Erikson’a göre fanatik gruplar, tarikatlarla ilişkiler ve popüler kültürün ikonlarıyla saplantılı özdeşimler kurulması bireydeki gelişen egoyu sınırlandırır.
Ego Gücü: Bağlılık
Temel Patoloji: Rol reddi
Genç Yetişkinlik Dönemi (19-30/35 Yaş): Bu dönemde psikososyal kriz “yakınlık kurmaya karşı soyutlanmadır”. Yakınlık, bireyin kimliğini kaybetme korkusu yaşamadan başka bir bireyin kimliğiyle kaynaşmasıdır. Olgun yakınlık karşılıklı olarak bir güveni paylaşma kabiliyeti ve istekliliğidir. Kimliğinden emin olmayan bireyler psikososyal yakınlıktan çekinirler ya da anlamsız cinsel ilişkilere girebilirler. Çok fazla yalıtılmışlık yaşanması sonucunda iş, üreme ve sevgi gibi yetişkin sorumlulukları alamayacakları yalnızlık hissi yaşamaktadırlar. Erikson’a göre sevgide, yakınlık kadar yalıtılmışlık da içermesi gerektiğini çünkü sevgide her iki tarafında kimliklerini koruması gerekmekte olduğunu ifade eder. Sevginin karşıtı olan dışlayıcılık ise iş birliği, rekabet veya uzlaşma kabiliyetini engellediğinde patolojik hale gelir.
Ego Gücü: Sevgi
Temel Patoloji: Dışlayıcılık
Yetişkinlik Dönemi (31-60 Yaş): Bu dönemde psikososyal kriz “üretkenliğe karşı durgunluktur”. Burada yer alan üretkenlik yeni varlıklar, yeni ürünler veya yeni fikirler üretilmesidir. Bu dönemdeki üretkenliği çözemeyenler bu durumun tersi olan kendi dertleriyle meşgul olma, durgunluk, can sıkıntısı ve kişilerarası ilişkilerde zayıflık yaşamaktadır. Yetişkinliğin temel gücü olan ilgi/bakım başka kişi, ürün veya fikirlere özen göstermektir. Bu durumun tersi olan reddedicilik davranışıyla bireylerde nefret etme, bireylerin daha aşağıda olduğuna inanma gibi birtakım patolojik davranışı içinde olurlar.
Ego Gücü: İlgi/Bakım
Temel Patoloji: Reddedicilik
Yaşlılık Dönemi (60 Yaş ve Üzeri): Bu dönemde psikososyal kriz “içsel bütünlüğe karşı umutsuzluktur”. Kişi bu dönemde yaşamını gözden geçirir. Bu evrede birey içsel bütünlük geliştirmeye çalışmaktadır. Kişi geçmiş yaşamında tamamlanamama ve doyum hissi yaşayamadıysa pişmanlık duyar ve umutsuzluk/çaresizlik yaşarlar. Yaşlılık döneminde içsel bütünlük ve umutsuzluk arasındaki mücadelede yaşlılığın temel gücü olan bilgelik doğmaktadır. Bu bilgelik, ölüm gerçeği kaynaklı yaşama yönelik geliştirilen bilgi ve mesafeli ilgili olarak ifade edilir. Bilgeliğin tersi olan kibirlilik yaşanırsa başka kişileri karışık, çaresiz ve bitik olarak görürler.
Ego Gücü: Bilgelik
Temel Patoloji: Kibir
Genel Bir Çerçeve
Erik H. Erikson, kişilik gelişimini psikososyal gelişim kuramı ile açıklamıştır. Toplam sekiz evreli kişilik gelişim evrelerinin birbirleri üzerinden geliştiğini ve farklı kültürlerde de evrelerin aynı sırayla ilerlediğini belirtmektedir.
Psikososyal krizlerin çözümünde ego güçleri, krizlerin çözülememesinde ise temel patolojiler ortaya çıkmaktadır.
Bu kuramda bireylerin sosyal etkilere açık olduğunu aynı zamanda sosyal bir etkileme gücüne sahip oldukları da belirtilmektedir.
Kaynakça
Kişilik Kuramları (Pegem Akademi) kitabından yararlanılmıştır.
Comments