Mekân ve Sinema İlişkisi
- Cansel OK
- 8 Ağu 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 25 Mar 2021
Mekân, bireylerin ruh halleri üzerinde önemli etkiye neden olmaktadır. Bu doğrultuda mekânlar bireylere mesaj vermekle birlikte sosyal davranışlarımızı da etkilemektedir. Birey mekân ile etkileşim içerisindedir ve yaşam alanı olarak belirlemiş olduğu mekânı kendi ihtiyaçları doğrultusunda tasarlamayı istemektedir. Sinema geçmişten günümüze mekânla her zaman etkileşimde olmuştur.
Mekân, sinemaya anlamsal bütünlük kazandırmıştır. Mimarlık alanında varoluş mekanları tasarlamaya yönelik arayışların artmasıyla sinemada yer edinen mekanların yaşama dair durumlarımızı gösterme potansiyeli daha çok fark edilmiştir. Bireylerin yaşam alanlardaki deneyimlerinin geçtiği ortamları yaratma arayışı ile sinema ve mimarlık alanlarında kullanılması bu iki sanat türünün birbiri ile yakınlaşmasını ve birbirinden ayrılmaz bir bütün oluşturmasına neden olmuştur (Kale, 2004).“Mekânın içinde olmak, aynı zamanda var olmaktır. İnsan, mekân ile birlikte varlığını da inşa eder.” (Heidegger,1996; akt. Bayrak,2015). Bireyin varoluşu ile mekân birbirini besleyen bir etkileşim yarattığını söyleyebiliriz.
Tek Mekân ile seyircisiyle buluşan Film: 12 Kızgın Adam (1957)
Sinemayla ilgili yapılan tasarımlar mekân tasarımdan sonra yapılmaktadır. Sinema, oluşturmuş olduğu kurmaca dünya ile bireylere hayali mekânlar sunabilmektedir. Bireylerin en temel ihtiyaçlarından biri barınma ihtiyacıdır ve bu nedenle de yaşam alanları tasarlamaktadırlar. Bu yaşam alanlarında da bireyleri, toplumları güvende hissetmektedir. Sinema bu temel ihtiyacımızı bizlere sunmuş oldukları senaryolar ile kurmaca dünyayı inandırabilmek adına kullanmaktadır. İzlediği filmde kendi yaşam alanı tasarımını gören seyirci filmin içine daha da girebilmekte ve bu sayede yönetmenin vermek istediği mesajı başarılı şekilde almaktadır. Sinemada kullanılan mekânı ilgilendiren tüm özellikler, renk, ışık, geometrik şekiller ve tüm estetik kaygılar sosyal yaşamda bir bireyin kullanmış olduğu mekânın özellikleriyle örtüşmektedir. Mekânın ve olay örgüsünün içerisinde yer alan objelerin sahip olduğu etkileşim sinema seyircisine kendi yaşamındaki çevresini hatırlatmaktadır. Bu şekilde sinema için tasarlanan kurmaca dünya inandırıcılığını artırabilmekte ve filmi başarılı kılabilmektedir (Bayrak,2015). Sinema sadece gerçek mekânları ile değil bireylere hayali mekanlar, yaşam alanları da sunduğunu hatırlatmakta fayda vardır.
Tek Mekân ile seyircisiyle buluşan Film: Küp Filmi (1997)
Seyirciye filmin temasıyla ilgili iletilmek istenen mesajlar imgelerin de yardımıyla mekânın içine kodlanmaktadır. Bu kodlamalar ayrıca mekânın içinde konumlandırılan her obje için ayrı ayrı yapılmaktadır. Mekânın özelliklerinden biri olan bu imgeleme yöntemi yönetmenlerin filmleri için daima kullandıkları bir mesaj aktarım aracı olmuştur. Korku sinemasının en önemli temsilcilerinden biri olan Alfred Hitchcock mekânı ustalıkla kullanan tanınmış yönetmenlerden olmuştur.
Not: Yazım ilk olarak Medium Türkçe Yayın hesabında yayınlanmıştır.
Kaynakça
Bayrak, T. (2015). Türk sinemasında mekân yaklaşımı: Yılmaz Güney’in ‘Yol’ ve Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’ filmlerinin mekânsal çözümlemesi (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul.
Kale, G. (2004). Sinemada görsel deneyim ve mimarlık (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul.
Comments