İş Bölümü ile Sosyal/Toplumsal Dayanışma Geliştirilebilir mi?
- Cansel OK
- 10 Oca 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Şub 2024

Sosyal, “toplumsal”, “toplum bilimi” anlamına gelmektedir. Dayanışma, topluluğu oluşturan bireylerin duygu, düşünce ve ortak çıkarlarda birbirlerine karşılıklı olarak bağlanması anlamına gelmektedir. Toplumsal dayanışma ise toplumun kurum/kuruluşlar ile ortak değerlerde birleşmesi ve birlikte hareket etmesi olarak tanımlanmaktadır.
Bireyler bir araya gelerek toplumları meydana getirmektedir. Toplumların düşünce, duygu ve ortak çıkarlarının karşılıklı bağlanmasıyla dayanışma meydana gelirken kurum ve kuruluşlar ile birleşmesiyle de toplumsal dayanışma oluşumundan söz etmek mümkündür.
Emile Durkheim’e göre toplumun işleyebilmesi amacıyla toplumsal düzen ve toplumsal dayanışma oldukça önem taşımaktadır. Toplumdaki düzen ve dayanışmanın kaynağı ise iş bölümü ile mümkün olmaktadır (Durkheim, 2006; akt. Kara, 2016).
İş bölümü kavramı yapılması gereken işin/işlerin, insanlar arasında bölüştürülmesi olarak kısaca ifade edilebilmektedir (Genç, 1991).
İş bölümü, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanın varoluşu ile beraber nüfus ve verimlilikteki artışların sonucunda bireyler arasındaki dayanışma ve iş bölümü de kendiliğinden oluşmuştur.
Dayanışma farklı toplum tiplerinde farklı şekillerde yer almaktadır. Durkheim’e göre iki tür dayanışma söz konusudur (Durkheim, 2006; akt. Kara, 2016). Bunlar:
Mekanik dayanışma; insanların küçük gruplar olarak bir arada yaşadıkları, yaşam alanında insanların birbirlerini tanıdıkları, yüz yüze ilişkiler kurdukları, ortak geçmişi paylaştıkları, değişimin çok yavaş gerçekleştiği topluluklarda öne çıkan bir dayanışma türüdür. Bu toplumlarda iş bölümü çok çeşitlenmemiştir. İnsanlar benzer çalışma türlerine ve yaşam alışkanlıklarına sahiptir.
Organik dayanışma; Sanayileşme süreci geleneksel toplumsal yapıları derinden etkilemektedir. Tarımsal yapılar çözülmeye başlamış, yeni yaşam merkezleri olarak kentler ön plana çıkmıştır. Yüz binlerce insanın bir arada yaşadığı kentlerde benzeşmenin yerini çeşitlilik ve farklılık almıştır. Durkheim, toplumlarda iş bölümü arttıkça mekanik dayanışmanın zayıfladığını, onun yerini iş bölümüne dayanan organik dayanışmanın aldığını belirtmektedir. Bu toplumlarda bireyler farklılaşmıştır.
Toplumsal dayanışma ve bütünleşme “ortak iyi” ye yönelik bir vurguyu içermektedir. Dayanışma ve bütünleşmenin hâkim olduğu toplumlarda toplumun genelinin menfaati öncelikli tutulmaktadır. Bireylerin kişisel çıkarları ise ikincil planda kalmaktadır. Ancak günümüzde modernleşme ve neoliberalizm etkileri doğrultusunda giderek artan bireyselleşme söz konusudur. Bu sebeple ortak iyi kavramı yerini bireysel iyiye bırakmıştır. Dolayısıyla bu süreç bireylerin kendi çıkarlarına olanı toplumun çıkarlarından üstün tutmasıyla sonuçlanmıştır (Yontar ve Çağlıcan, 2019).
Yukarıda belirtildiği üzere sanayileşme sonucunda bir kentleşme yaşanmıştır. Kentleşme de beraberinde bir toplumsallaşmadan bireyselleşmeye giden bir süreç olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla toplumsal dayanışma ve bütünleşme kültürünün zaman içerisinde geçirdiği dönüşüm nedeniyle insanlar kentsel alanları yoksul, farklı etnik, kültürel veya cinsel kimliğe sahip, göç ile gelen ya da engeli bulunan kişilerle (yabancılarla) paylaşmaktan hoşnut olmamaktadır (Yontar ve Çağlıcan, 2019).

Sanayileşme sonucunda sadece kentleşme, göç, kültürel sorunlar kadar bireyselleşmenin etkisiyle beraber toplumsal dayanışma sorunlarında da artış söz konusu olmaktadır. Toplumsal dayanışmadan söz edebilmek için ilk başta belirtilen tanımdan da anlaşılacağı üzere karşılıklı olarak değer, duygu, düşünce ve çıkarlarımızın birlik olması gerekmektedir. Bireyler olarak toplumsal bir amaç içinde toplanabilmek amacıyla nüfusun artması, sanayileşme sonucunda oluşan organik dayanışma sistemiyle beraber iş bölümünü gerçekleştirmeliyiz.
İş bölümü ile bireyler birbirlerine karşı sevgi, saygı ve sempati duymaktadırlar. Aralarında birlik ve dayanışma meydana gelmektedir. Toplumlarda iş bölümü artmasıyla beraber toplumu oluşturan bireyler birbirlerine karşı duydukları sevgi, saygı ve gereksinimi daha şiddetli duyarak birbirlerine daha sıkı bağlanmaktadırlar (Genç, 1991).
Toplumsal dayanışmanın sürebilmesi ve geliştirilmesi için toplumlarda iş bölümünün olması gerekmektedir. Çünkü yukarı belirtildiği gibi iş bölümü ile bireyler birbirlerine olumlu duygu ve hisler barındırmaktadırlar. Yaşanan bu olumlu süreçler dayanışmanın kurulmasıyla beraber geliştirilmesinde de önem taşımaktadır. Örgütler, toplumsal olarak ulaşılabilecek amaçlara cevap vermek için oluşmaktadır. Birey, tek başına yapmakta güçlük çektiği işleri örgütler aracılığı ile daha etkin bir biçimde yapabilmektedir.
Bireyselleşmeyle beraber bireyler toplumsallaşma olgusundan uzaklaşarak birtakım sorunlar yaşamaktadır dolayısıyla iş bölümü aslında bireylerin toplumda var olabildikleri, birlikte dayanışma ile örgütler vb. yerlerde yer alarak kendilerini gerçekleştirmeyle beraber toplumsal yaşanan sorunlar için de çözümler üretip geliştirebilmektedirler.
Not: Yazım ilk olarak Medium Türkçe Yayın hesabında yayınlanmıştır.
Kaynakça Genç, T. (1991). Toplumsal işbölümü. Eğitim ve Bilim. 1–9.
Kara, M.A. (2016). Toplumsal dayanışma kavramı temelinde imece kültürü: Tirebolu-Doğankent yöresi örneği. The Journal of Academic Social Science Studies, 53, 377–386.
Yontar, İ.G. & Çağlıcan, S. (2019). Kentsel sürdürülebilirlikte toplumsal dayanışma ve bütünleşme kültürü: İzmir üzerine bir araştırma. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12(2), 290- 322. doi: 10.17218/hititsosbil.641473
コメント